“İyi bir eleman sadece CEO ve yönetim
ekibinden iyi olmakla kalmamalı
aynı zamanda da farklı olmalıdır.”
Guy Kawasaki
İş
hayatına baktığımızda çoğu zaman yöneticilerin çalışanlarının işlerine
karıştıklarını hatta detaylarda boğulduklarını görmekteyiz. Bu konuda iki
yorumum var:
1. Yönetici eski davranış ve alışkanlıkların
devamlılığını sağlamak ve en iyi bildiği şeyi yapmak üzere önceki
sorumlulukları ile zaman geçirir.
2. Yönetici geldiği pozisyonda tam olarak ne yapacağını
bilmediği ve doğru bir şekilde desteklenmediği için kendine uğraş çıkarır.
Bu
konu ile ilgili çok güzel bir hikaye var …
“Bir
gün bir fabrikada çalışan bir genel müdür varmış. Bu genel müdür tüm gün gününü
camın önünde fabrika bacalarına bakarak geçirir, çok nadir sahaya inermiş. Bunu
gören fabrika sahipleri, bu yaşlı ve tembel gördükleri genel müdürü emekli
edip, yerine genç bir genel müdür getirirlerse hem genel müdürün daha fazla
atölyelere ineceğini hem de %20’lerde olan karlılığın %40-50’lere taşınacağını
düşünmüşler. Sonunda genel müdür emekli edilmiş ve yerine cabbar mı cabbar,
genç mi genç, çalışkan mı çalışkan, eğitimli mi eğitimli bir genel müdür
getirilmiş. İlk aylarda gözlemledikleri, sürekli atölyelerde gezinen ve oradan
oraya koşan yağ, kir pas içinde bir yöneticiymiş. Tam da istedikleri şeyi elde
etmişler. İlk üç ay sonuçları gelince ilk hayal kırıklığı yaşanmış. Karlılık birden bire %20’lerden eksilere inmez mi?
Fabrika sahipleri bunu alışma fazına bağlamış. Derken altı ay sonu gelmiş.
Genel müdür artık ofisten ayrılmaz olmuş. Sürekli çalışanlarla berabermiş her
yerden çıkıyormuş ama sonuçlar zarar yönünde dramatik olarak ilerliyor,
%20’lere kadar ulaşmış. Fabrika müdürleri zamana ihtiyacın olduğunu düşünerek
birinci yılın sonuna kadar beklemişler ama birinci yılın sonunda zarar %30’ları
aşmış. Apar topar eski genel müdüre gitmişler. O sırada genel müdür evininin
bahçesinde çiçeklerle uğraşıyormuş. Eski patronlarını görünce; “Oooo hoşgeldiniz, ben sizleri daha erken
bekliyordum”, demiş. Patronlardan
biri; “Sen odadan neredeyse çıkmazken
karlılık vardı, halbuki senden daha çok çalışan sahadan inmeyen birini bulduk
zarardan burnumuzu çıkaramıyoruz. Bunu anlayamıyoruz ve tekrar işinin başına dönmeni istiyoruz demiş”. Eski genel
müdür bilgece bir ses tonu ile: “Ben tüm
gün bacaları izler, bacalardan çıkan dumanın renginde bir değişim olduğunda
atölyelerde problem olduğunun anlar ve iner ekiplere analiz süreçlerinde
yardıma ihtiyaçları olup olmadıklarını sorardım. Problem çözüldükten sonra da
tekrar odama çıkar bacaları gözlerdim. Bu çalışanlara, otonomi, problem anında
yönetim desteğinin hazır olduğunu ve aynı zamanda kendi kaynakları ile (bilgi,
beceri, deneyim,..vs) bu problemlerin üstesinden gelebileceklerinin
farkındalığını katmaktaydı. Bugün ise her işin içinde gezen bir yöneticiniz
değil, bir çalışanınız var. Ve bu yöneticiniz artık yönetmekten ziyade
çalışanlar tarafından yönetilmektedir. Bu noktadan sonra benim oraya gelmem
bile hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Zira çalışanlar yöneticinin nasıl
çalıştırılacağını öğrenmiş durumda…”
Hiç
düşündünüz mü? Yönetici olarak siz ya da çalışan olarak yöneticileriniz işinize
burnunu ne kadar sokuyor…
Milton
Erickson “Her insan kendi ihtiyaç duyduğu kaynaklara sahiptir” der. Peki
öyleyse, öncelikle yöneticiler olarak sizler çalışanların kendi kaynaklarına
ulaşması için ne kadar destekliyorsunuz? Kendi kaynaklarına ulaşma ve potansiyellerini
harekete geçirmenin sonuçlarınız üzerinde nasıl sonuçlar ortaya çıkaracağını
düşünmek ister misiniz? Çalışanların kaynakları ile otonom çalışması sonucunda
size kalan zamanda siz kendiniz için neler yapabilirsiniz? Yoksa kendi
potansiyelinizi keşfetme fırsatını değerlendirmek istemez misiniz?
Şimdi bir yöneticiye bağlı çalışanlar; sizler kendinizi ne kadar tanıyor ve
potansiyelinizin ne kadar farkındasınız? Bu potansiyeli kullanmak üzere
gerektiğinde kendinizi ne kadar ifade ediyorsunuz? Harekete geçmek, sizin kendi
değerinizi ortaya çıkarmada sizleri ne kadar destekliyor? Peki ya hiç
bilmediğiniz kaynakların ve potansiyelin farkına varırsanız ve bu kaynakları da
harekete geçirdiğinizde, artık o kurumda çalışır mıydınız? Yoksa başka bir
kurumda daha arzu ettiğiniz bir yerde mi olurdunuz? Kendi girişiminizi mi
yaratırdınız?
“Steve
Jobs, A sınıfı oyuncuların A sınıfı insanları işe aldığını, B sınıfı
oyuncuların C sınıfı oyuncuları, C sınıfı oyuncuların da D sınıfı insanları işe
aldığını söyler. Bu mantıkla Z sınıfı oyunculara ulaşmak uzun sürmez. Steve’in kavramını “A sınıfı oyuncular A+
sınıfı insanları işe alır” şeklinde geliştirdim. Bir CEO’nun yapması gereken
işlerin başında kendisinden daha iyi yöneticiler almak gelir. Yöneticilerin
yapması gereken işlerin başında ise kendisinden daha iyi çalışanlar almak
gelir. “Girişimcinin El Kitabı 2.0 / Guy Kawasaki
Şayet,
A sınıfı bir takım yaratmak istiyorsanız, sizden bir tık üstte çalışanlarınızın
olmasını sağlamalısınız. Sizden iyi çalışanlarınızın olması sizin varlığınızı
riske etmediği gibi, size ve içinde bulunduğunuz takıma gelişim fırsatı verir. Unutmayın,
10 kişilik bir ekipten 10 beyin de elde edilebilir; 1 beyin de; 100 beyin de. Sizden iyi niteliklerde çalışan bulamıyorsanız, en iyilerini alın. Sonra yönetici
ya da lider olarak çalışanlarınıza alan açın ve güçlü yönlerini ortaya
koymaları için motive edin. Bakın takımınızın gelişimi nasıl hızlanacak…
Bob
Sutton’ın “Good Boss, Bad Boss: How to Be the Best..and Learn from the Worst”
adlı kitabında iyi patronların 12 inancını listelemiştir. Bunlardan en kritik
olanı “Haklıymış gibi savaşır, hatalıymış gibi dinlerim; çalışanlarıma da aynı
şeyleri yapmayı öğretirim” diyendir.
Bırakın
çalışanları kendi potansiyelinden fırsatları yaratmayı keşfederken onlara
destek olun. Bir koçluk alan çalışanın
ifade ettiği gibi, “söylediklerim etkin bir şekilde dinlendiğinde ve bana alan açıldığında
ne kadar da çok yapabileceğim varmış”. Diğer bir koçluk alan yöneticinin de dediği gibi; “kendi
potansiyelini fark etmek, fark yaratmanın kendisi olmaktır”.
Fark
yaratan bir SİZ’i görmek size ne hissettirir?
Kemal Başaranoğlu
Profesyonel Erickson Koçu
Etiketler: #BobSutton, #coaching, #farkındalık, #genelmüdür, #GuyKawasaki, #hikaye, #kemalbasaranoglu, #kendinealanaç, #kişiselgelişim, #lider, #potansiyeldenfırsatlara, #SteveJobs, #turuncuyeşil, #yönetici