Kimliklerin Ötesindeki Ben: Bir insanın kimlik öyküsü

Doğduğumuz ilk günden itibaren aldığınız kimlikleri hiç düşündünüz mü? İlk olarak evlat kimliği gelir yapışır yakanıza, daha sonra kardeş, abla... Zamanla kadın-erkek gibi cinsiyet kimliklerinin daha yoğun olarak hissedildiği dönemler de gelir. Bir ara öğrenci kimliği gelir ve bu kimlik kimilerinin ömrü boyunca devam eder. Bunun yanında, mesleki ve sanatsal kimlikler ve daha başka birçok kimliği de hayatımıza geçirerek yaşarız ömrümüzü…

Kimlikler demişken aklıma bir öykü geldi.  Öykünün kahramanının adı Mahmut. Mahmut bir gün kendini şu soruları sorarken bulmuş;
-       Neden şu an bu toplumda ve bu coğrafyada yaşıyorum?
-       Neden bu zaman diliminde de, başka bir zaman diliminde değil?
-       Neden bu becerilere sahibim?
-       Bu inançlara neden bu kadar sıkı sıkıya bağlıyım?
-       Neden bu işi yapıyorum?

Aslında herkes bu ve bunun gibi benzer soruları zaman zaman kendisine sormuyor mu? Mahmut da hayatının bazı dönemlerinde bu soruları sorar, kimi zaman cevabını bulur, kimi zaman zamanı gelince o cevabın gelip kendisini bulacağına inanırmış.

Herkesin hayatında sıçrama yaratan sorular ve cevapların ansızın, düşünmediği bir anda kendisine geldiği zamanlar olmuyor mu? İşte bizim Mahmut bu sefer bu cevabı o gün bulmak istemiş ve tüm bunları düşünerek kendini atmış doğanın kucağına. Ormanın içinde ağaçların yemyeşil dokusundan geçerken, burnuna rengarenk çiçeklerin hoş kokuları, kulağına ise kuşların cıvıltılarının melodik ezgisi geliyormuş. Yürümüş, düşünmüş, yürümüş, düşünmüş. Sonra bir anda kendisini daha önce hiç kimsenin girmediği patika bir yolda bulmuş.  İlk başta biraz ürkmüş ürkmesine ama bir yandan da içini bir tatlı merak ve heyecan sarmış. Bir süre ilerledikten sonra karşısına kocaman taşlardan örülme bir kale ve yine kocaman bir giriş kapısı çıkmış. Kapı da açıkmış. İçeri girmeden önce ürkek bir ses tonu ile seslenmiş: “Kimse yok mu? “. İçerden bir ses gelmiş: “Hoş geldin Mahmut!”

Ses o kadar sıcakmış ki, Mahmut kapıdan huzurla girmiş. Kaleye kadar güneşin tüm sıcaklığını bedeninde hisseden Mahmut, kale kapısından girince bir anda huşu veren bir melodiyi kulaklarında duymuş ve kalenin serinliğine düşüncelerini bırakmış. Aman Allah’ım bir de ne görsün, o yumuşak sesin görüntüsü de önünde belirmiş, kendisinin bir kopyası Mahmut daha.

Bizim Mahmut sormuş: “Sen kimsin?”. Diğer Mahmut: “Ben senim, sen de ben” diye cevap vermiş. Bizim Mahmut’un kafası karışmış. “Nasıl yani ? “demiş. Diğer Mahmut da; “ben senin geçmişte bıraktığın unuttuğun Mahmut’um” demiş. Bizim Mahmut, “peki, senin boyun neden bu kadar kısa demiş”, demiş demesine de o an fark etmiş kendisinin ondan ne kadar çok uzun olduğunu. Diğer Mahmut cevaplamış; “sen benimle uzun süredir hiç ilgilenmedin ki demiş. Senin önceliklerinde para vardı, senin önceliklerinde kariyer vardı, senin önceliklerinde aile, senin önceliklerinde “o gün” vardı...” demiş ve eklemiş;  “boş ver bunları gel sana neler göstereceğim”.

İki Mahmut başlamışlar yürümeye.  Az ileride derenin yanında dev gibi bir kişinin balık tuttuğunu görmüşler. Yanaşırken diğer Mahmut bizim Mahmut’a bak şimdi kimi göreceksin demiş. Bunun duyan dev bir anda ayağı kalkmış. Bizim Mahmut’tun gözleri fal taşı gibi açılmış. Bu sefer dev gibi Mahmut sözü almış; “Ben senin çocuk tarafınım. Hatırladın mı yıllar öncesinde kendini dinlemek için kaçıp kaçıp bu dereye gelir ve balık tutardın”. Bu sözleri dinlerken Mahmut’un gözünün önüne çocukluğu gelmiş. Ter kokuları içinde arkadaşları ile yaptığı koşuşturmacalar, düşüp kanayan ve acıyan dizler, kirlenen elbiseler nedeni ile anne çığlıkları ve o dingin dere kenarında dinginlik... İçini tatlı bir tebessüm almış, gözleri buğulanmış.

Daha sonra üçüncü Mahmut’ta gruba katılarak tekrar yürümeye devam etmişler. Yolda her an her dakika yeni bir Mahmut keşfetmişler.
-       Evlat Mahmut,
-       Arkadaş Mahmut,
-       Eş Mahmut,
-       Baba Mahmut
-       Girişimci Mahmut,
-       Ressam Mahmut,
-       Şair Mahmut,
-       Dost Mahmut, ….

Hiçbir Mahmut birbiri ile aynı boyda değilmiş.

Siz hiç düşündünüz mü? “Farklı kimliklerinizdeki Siz’ler hangi boylara sahip?”

Az gitmişler uz gitmişler ve bir amfi tiyatroya varmışlar. Orada herkes bir yere oturmuş. O sırada sahneye bir Mahmut daha çıkmış. Daha öncekilere göre daha renkli, capcanlı ve duygu dolu bir Mahmut’muş.

Herkes bir anda bu Mahmut’u çılgınlarca alkışlamaya başlamış. Mahmut önce “Hoş geldiniz” demiş ve cebinden bir çark çıkarmış. “Bu aslında bizlerin dengesini ölçen bir çark” demiş. “Orta noktada aslında SİZ varsınız ve bunun etrafında ise diğer kimlikleriniz konumlanmış” diye eklemiş. Ve çarkı baş parmağının üzerinde çevirmiş. Çevirmiş çevirmesine de çark daha tam bir tur bile dönemeden düşmüş. İşte dengesizlik çarkın dönmesine engel demiş. Demesi ile de herkes birbirinden nasıl da farklı boylara sahip olduğunu fark etmiş.




Daha sonra Mahmut, hepsini sahneye tek tek davet etmiş ve boy sırasına göre dizilmelerini istemiş. Hayatta kimi zaman dilimlerinde herkes büyük farkındalıklar yaşamaz mı? Ve bu farkındalıklar bizleri dengelemez mi? “İşte bu an tam da o an” demesi ile herkes birbirine bakıp aynı boya doğru uyumlanmış. Bu arada bazıları oldukça zorlanmış zorlanmasına ama en sonunda hepsi sahnedeki Mahmut boyunda olmuş. Sonra sahnedeki Mahmut, hepsini kendisine doğru gelip, kendisi içinde bütünleşmesini istemiş. Adım adım her biri Mahmut’un içine girmiş. Ve tek bir Mahmut olmuş.

O an bu tek Mahmut çarkı almış ve çevirmiş. Çark o kadar güzel dönmüş ki, uyumun verdiği ritim, dinginlik ve huzur olarak Mahmut’un tüm vücuduna yayılmış.  O an Mahmut bir karara varmış, ara ara o çarkı çevirmeye ve denge bozan unsur varsa bunu da diğerleri ile uyumlandırmaya.

Peki bu hikayeyi okuyan sizlerin hangi kimlikleri var ve bunların boyları arasındaki ilişkiyi nasıl buluyorsunuz?



Kemal Başaranoğlu
Profesyonel Koç
kemalbasaranoglu@gmail.com
Facebook Turuncu Yeşil
Linkedin Turuncu Yeşil
www.tykocluk.com

Etiketler: , , , , , ,