Büyük beklenti mutsuzluk mu getirir?


Büyük beklenti içinde olmak hayalperestlik midir? Beklentiniz bugünün şart ve olanakları içinde sizler için gerçekçi ise ona ulaşma olasılığınız yüksektir. Örneğin cebinizde para var ve canınız tropik bir adaya gitmek istiyorsa, sağlığınız da yerinde ise bu adaya gitmek üzere gerekli çalışmalara başlayabilirsiniz. Bugünün şartları içinde şayet gerçekçi değilse henüz zamanı gelmemiş demektir. Yani paranız yoksa da tropik adaya gidebilirsiniz ama bugün değil! Bunun için beklentinizi zamana yaymak ve bu zaman dilimi içinde sizi o beklentiye götürecek gerekli adımları cesaretle atmak en mantıklısı. Para biriktirin, adayı araştırın, gelirinizi nasıl arttıracağınızın yolunu bulun, aynı adaya gelmek isteyecek arkadaşlar edinin, belki de o adadan başka beklentilerinizi ve bu beklentilere giden yolları oluşturun. Kendinize ara ara dışardan bakmayı da ihmal etmeyin. Bakın o zaman nasıl da mutlu bir şekilde amaca giden bir yolculukta yol aldığınızı göreceksiniz. Bu yolculukta acı tecrübelerle karşılaşırsanız, bilin ki bunlar sizin bir sonraki yolculuğunuzda hayatınızı kolaylaştıracak öğrenme fırsatlarıdır.


İnsan hayatının bir nehre benzediğini birçok insan gibi ben de düşünüyorum. Her nehir özel bir akışa sahiptir değil mi? Tıpkı her insanın kendine özel bir hayat akışı olduğu gibi.

Zamanın herhangi bir diliminde, adı hiç duyulmamış bir coğrafyada ve bu coğrafyanın da adı hiç duyulmamış bir ülkesinde, bugüne kadar doğan hiçbir çocuğa benzemeyen bir çocuk dünyaya gelmiş. Bu çocuğun ülkesinde çocuklar daha doğar doğmaz adları bir okyanus ya da nehir ile anılırmış. O gün doğan bu garip çocuğa da coğrafyanın en tuhaf nehrinin adı verilmiş: Renk Cümbüşü. Zira bu nehir diğer nehirlerden farklı olarak suyu farklı yerlerde farklı renklere bürünürmüş; ışığın ve doğanın dansı, illüzyonu ile.

Renk Cümbüşü’nün yaşamı da tıpkı bu nehir gibiymiş. Beklentileri gerçekliğin çok ötesinde olduğu için genellikle çevresinde hayalci olarak anılırmış. O ise tüm bunlara gülümseyerek bakar, cevap bile vermezmiş. Cevap vermez vermesine ama diğer taraftan da insanları izlemekten de geri kalmazmış. Çevresindeki insanlara baktığında; birbirine davranış olarak benzeyen, yaşadıkları ve ürettikleriyle var olan mevcut kapasitelerinin çok azını kullanan insanlar fark etmiş. Bunun nedeni kabilenin büyüklerine sormanın zamanının geldiğini hissetmiş. Kabilenin en yaşlı ve en bilgesi olan Derin Sessizlik; bu soruya  “Mutsuz olmak yerine beklentileri az tutmak kabile inancı açısından da makbul olandır” cevabını vermiş.

O sırada Renk Cümbüşü çocukluk günlerine gitmiş. Anne ve babasının kabilenin ileri gelenleri ile beraber doğa koşullarının değişimi karşısında nasıl yeni yaşam alanı aradıklarını anlatan hikayeleri kulağında duymuş. O sene doğanın isyanına daha fazla dayanmak istemeyen kabile, kendilerine hem daha güvende hissedecekleri hem de daha fazla kaliteli yiyecekler bulacakları inancı ile göç yollarına düşmüşler. Aslında ailesinin anlattığından bulunduğu koşullar ne kadar zor olsa da alışmaya da başlamış olduklarını hatta oluşan koşullara karşı gelişerek birçok yeteneklerini arttırmış olduklarını da biliyormuş. Zira artık daha iyi avlanıyorlar ve böylece o güne kadar elde etmedikleri farklı lezzetleri tadıyorlarmış. Bunun sonucunda kabilede çok iyi avcılar yetişmiş. Diğer taraftan güneşin yakıcılığını arttırması onları daha korunaklı ve aynı zamanda havalandırmalı yerler yapmaya yönlendirmiş ve kabilede yetkin ağaç işçilerinin doğuşuna neden olmuş. Diğer taraftan bir grup hayvanların da evcilleştirilmesi başarılmış.  Tüm bunları hatırlayan Renk Cümbüşü o sırada bir tek şeyi hatırlayamadığını fark etmiş. Madem gelişim ve değişim ile doğaya adapte olmuşlardı o zaman neden ortamlarını terk etmişlerdi

İçini kaplayan merak duygusu ile Derin Sessizlik’e karşı gülümsedi. Bu sırada bilge, “O zaman kabile olarak çapımız farklı idi. Zihnimizde elde edemeyeceğimizin korkusundan ziyade, elde edeceğimizin heyecanını ve bunu elde ederken fark edeceğimiz farkındalıkların hayatımıza katacağı acı ya da tatlı anıları düşünürdük” dedi. Renk Cümbüşü: “Acı anı, çok iyi gelmedi kulağıma, içimde, göğüs kafesimde bir ateş yaktı. Boğazımda da bir gıcıklanma ve acı bir tat getirdi” diye cevapladı. Derin Sessizlik; “Acılar aslında hayatın bize verdiği tatlı ve keyifli anların farklı bir versiyonudur ve içinde öğrenme barındırır. Yani bir acı bir sonraki tecrübenin tadını da damağımıza sunmakta, kulağımıza fısıldamaktadır”.

O sırada Renk Cümbüşü bir anda : “Bilmiyorum, herhalde çok tuhaf bir bebek olduğum için, hatta hala tuhaf bir insan olduğum için” derken, Bilge’nin onun zihni ile iletişim kurduğunu ve ona “neden sana Renk Cümbüşü adının konulduğunu biliyor musun?” sorusunu sorduğunu fark etti. Annen ve baban yıllarca gerek ailelerinden aldıkları bilgileri gerekse kabileyi gözlemleyerek, “birbirine davranış olarak benzeyen, yaşadıkları ve ürettikleriyle var olan mevcut kapasitelerinin çok azını kullanan insanlar”dan oluştuğunun farkında idi. Sen doğduğunda senin bu potansiyelini fark edip bunu kullanacağına inanarak sana coğrafyanın en renkli nehrinin adı vermişler” dedi.



Derin Sessizlik, “Şayet ben buna inanmadığımı söylersem, daha büyük bir potansiyelin keşfini nasıl elde edebilirler ki” diye cevap verirken, Renk Cümbüşü’nün ilk defa bilgenin beynine telepatik olarak “Sen de insanların potansiyellerinin farkında olmadığını düşünüyor musun?” sorusunu sorduğunu fark etmiş. O ana kadar hayatında ilk defa böyle bir tecrübe yaşayan Renk Cümbüş’ü içinde pırpır eden kelebeğe dokunmuş.

O an kabilenin en saygıdeğer gözlemcisi, ülkenin en büyük nehrinin renginin o güne kadar hiç görmedikleri bir renge dönüştüğünü Bilge’ye iletmiş. Renk Cümbüşü, o sırada kabiledeki Bilge’ye baktığında Bilge’nin bedeninin şeffaf renkte olduğunu fark etmiş. Çok şaşırmış bu duruma ama Bilge “Şayet ben buna inanmadığımı söylersem, daha büyük bir potansiyelin keşfini nasıl elde edebilirler ki? ” diye tekrar etmiş. Renk Cümbüşü kendisinde ortaya çıkan ikinci bir yetinin farkına varmış. Daha önce hiç bilmediği bir yeti. Derin Sessizlik, “Kimseye şu an bundan bahsetme yoksa sana kimse inanmayacaktır” demiş. “Zamana bırak farkındalıklarını paylaşmayı” diye de eklemiş.

Bilge’nin yanından ayrılan Renk Cümbüşü kendini kabilenin ortasına atmış. Orada insanların bedenlerinin mavi, sarı, kırmızı, turuncu, turkuaz, mor, bej gibi renklere sahip olduğunu ve kimsenin bunun farkına varmadığını anlamış, Derin Sessizlik’ten ve kendisinden başka.

O sırada kulağında bir ses fısıldanmış: “birbirine davranış olarak benzeyen, yaşadıkları ve ürettikleriyle var olan mevcut kapasitelerinin çok azını kullanan insanlar”

O gün kendi kendine şunu söylemiş: “Ben gördüğümün ve hissettiğimin çok ötesindeyim. Bunun keşfi için kendime odaklanacağım. Kendi odağım ile diğer insanların da kendilerine odaklanmalarına yardımcı olacağım. Böylece insanların potansiyelini keşfettireceğim. Böylece önce kendimin daha sonra da kabilemin çapını genişleterek kabileyi renk cümbüşüne boğacağım”.

Mutsuz olma korkusu sizi gelişimden alı koyar. Büyük hayaller kurmazsanız geleceğiniz de olmaz. Gelecek hayallerinizi kurun ve bu hayallerinizi size inanlar ile paylaşın. Paylaşın ki, bu hayalleriniz ağzınızdan çıkıp beyninize defalarca girsin ve her bir tekrarda hayalleriniz daha da büyüsün, daha da zenginleşsin, daha da kapsayıcı olsun. Daha çok insana dokunsun.

Mutsuzluk, sadece bir tecrübenin o anki duygusundan ibarettir. Her yeni tecrübe umuttur! Umudu yeşertmek için harekete geçme ve tecrübe edinme zamanı.





Hayatınızın sonuna geldiğinizde bugüne dönme şansı verilseydi, çapınızı daha farklı bir boyuta getirmek sizin için ne kadar değerli olurdu?

Kemal Başaranoğlu
Profesyonel Koç
kemalbasaranoglu@gmail.com
Facebook Turuncu Yeşil
Linkedin Turuncu Yeşil
www.tykocluk.com

Etiketler: , , , , , , , , ,