Karanlıkta Far Görüp Kilitlenen Tavşan



İnsan doğası gereği yaratıcılık yetisine sahiptir. Anaokuluna başlayan çocukların yaratıcılıkları %95 seviyesinde iken bu oran üniversiteden mezun olunduğunda %5’lere kadar geriler. Bunun arkasındaki nedenlerden biri, çocuğun büyüme yolculuğunda büyüklerinden satın aldıkları inançlardan kaynaklanmaktadır.

Öncelikle, çocuk bir şey yapmak ister aile gerek kendi konforu gerekse koruyucu yaklaşımları nedeni ile sen küçüksün der. İşin kötüsü yaş kaç olursa olsun -ister bekar ister evli- bu çocuk hiç büyümez. Bazen dilime sohbetlerde şu cümle takılır: "Toplum olarak ebeveyn – çocuk iletişimine senelerce maruz kalıyoruz. Yetişkin yetişkin olmamız gereken noktalarda bile çocuk ya da ebeveyn rollerini alıyoruz. Bir gün evleniyoruz. Hep çocuk kaldığımız için henüz tam oluşmamış yetişkinliğimiz ile yetişkin yetişkin rolünü beceremediğimiz gibi, ebeveyn – çocuk rolleri arasında da bocalıyoruz. Kendi çocuklarımız oluyor. Artık ebeveyn rolünü biz alıyoruz ve bu döngünün nesillerden nesillere taşınmasına neden oluyoruz."

Daha sonra çocuk okula başlar öğretmenlerin kuralları ile karşılaşır, onların çizdiği sınırlarda gezinmenin gerektiğini öğrenir. Tek tip düşünce mantığı çocuklara öğretilir. Farklılıklar göz ardı edilir ve daha sonra birbirleri ile kıyaslama hastalığı zihinlere aşılanır. Ve bu aşı büyümeye çalışan çocuğu yetişkin olma yolunda sinsice zehirler.




İş hayatına başlanır. Geçmişten gelen karşılaştırma ve rekabet tutkusu orada en üst seviyede kendini bulur. Rekabetin en üst düzeyinin ilerleme getireceğini düşünüyorsanız, her zaman bu böyle gerçekleşmez. Hırs azmi silip süpürür. Kendisinden yaratıcılık beklenen yetişkinler, birbirilerini, özellikle rol model alınanı kopyalayıp, varlığını onun gölgesi arkasında sürdürür.

Sizlere ‘’Yaratıcı mısınız?’’ diye sorulduğunda, siz de karanlıkta far ışığı gören tavşan gibi kilitleniyor musunuz?

Öyle yaratıcılık denince aklınıza sanat eseri yaratmanızın gerektiği gelmesin. Bir dostumdan ilerleyen yaşlarda bile herkesin resim yapma yeteneğini ortaya çıkarabileceğini öğrenmiştim. Benim çöp adamdan öteye geçmeyen resimlerimi düşündüğümde, dediği bana çok inandırıcı gelmiyordu. Ta ki, her şey basit şekillerden oluştuğunu söyleyene kadar:   Kare, üçgen, dikdörtgen, çizgilerden, vs.

‘’Ben yaratıcı değilim! işe yaramaz. Yaratıcı insan ya da yaratıcı olmayan insan diye bir şey yoktur. Yalnızca yaratıcılığını kullanan ve kullanmayan insanlar vardır. Kullanılmamış yaratıcılık basitçe ortadan kaybolmaz. İfade edilinceye, ölümüne ihmal edilinceye veya küskünlük ve korkuyla boğuluncaya kadar içimizde yaşar’’

Brene Brown – Mükemmel Olmamanın Hediyeleri


Mevlana’nın 743. Vuslat Gecesi’nde bir semazeni bilgisayarda resmeden ben. Bir sanat eseri demiyorum, ama en azından insanın yapabileceğini bilmesi bile devam etme yolunda kendisini destekliyor.


Yaratıcılığınıza ulaşmak ve anlam yaratmak istiyorsanız, öncelikle her şeyi oyunlaştırın. Yazın, çizin, karalayın, fotoğraf çekin, dans edin, resim yapın, …vb. gibi.


 ‘’Oyunun tersi iş değildir, oyunun tersi depresyondur’’. Dr. Stuart Brown


Bugün bu yazıyı okuduktan sonra, tavşan olmamak için bir oyun oynayın kendinizle. Öncelikle kendinize biraz zaman vererek varlığınızı onurlandırıp sizin kendinizde hangi yaratıcılıkları sakladığınızı fark eder misiniz?

Tek yapmanız gereken sadece gözlerinizi kapatmak ve içinizde, o en derinlerden gelen sesleri, parazitlerden ayırarak dinlemek…



Kemal Başaranoğlu
Profesyonel Koç
Turuncu Yeşil Koçluk
kemalbasaranoglu@gmail.com
Facebook Turuncu Yeşil
Linkedin Turuncu Yeşil

Etiketler: , , , , , , , , , ,