‘’ Konfor öyle bir şeydir ki, eve
misafir olarak gelir sonra ev sahibi, daha sonra da efendi olur.
Evet, bir kırbaç ve kamçı alır
eline, terbiyeciniz kesilir.
Çengeliyle, büyük arzularınızı
iplerine asıp, kuklaya çevirir.
Elleri ipekten ancak yüreği demirdendir.
O, sizi ninnileriyle uyutur.
Yalnızca, yatağınızın kenarına
oturup bedeninizin itibarıyla alay etmek için,
sapasağlam duygularınızın taklidini yapar.
Ve onları, kırılgan çanaklar gibi, devedikeni pamuklarının arasına yerleştirir.
Çok doğrudur, konfor arzusu ruhun
tutkusunu öldürür; sonra da sırıtarak cenazesinde yürür.’’
Ermiş
& Gezgin / Halil Cibran – Ulak
Yayınları
Aşağıdaki listeyi gözden geçirdiğinizde sizin konfor alanınız
olarak adlandıracaklarınız hangileridir?
- Yaşadığınız
şehir
- Birlikte
olduğunuz aileniz ve aile fertleri
- İlişkiniz
ya da eşiniz
- Çocuklarınız
- Çalıştığınız
işiniz
- Yaşadığınız
semt
- Sosyal
çevreniz
- …
Örneğin yaşadığımız şehirleri ele alalım. İstanbul, Ankara, İzmir
… vb. gibi şehirlerde yaşamanın neresi konfor da diyebilirsiniz? Trafik,
sosyokültürel bozulma, hayat pahalılığı, tam tersi de diyebilirsiniz. Ama bir
de şu tarafından bakar mısınız? Daha fazla iş imkânı, daha fazla sanatsal ve
kültürel aktivite, daha çok ürün/hizmet çeşitliği, …
Ya da işinizi ele alalım. Hiç memnun olmadığınız bir işiniz
var, işsizlikten şikâyet ederek ya da kendinize başka bir yerde iş
bulamayacağınıza kanaat getirerek konforunuzun olmadığını mı iddia ediyorsunuz?
Acaba maaşınızın zamanında yatması, iş garantinizin olması, işin beraberinde
gelen yan haklar, iş ortamındaki çalışma koşullarının rahatlığı (işe geliş
gidiş saatleri, keyfi molalar... vb. gibi.), var olan bilgilerle süreci götürme
ya da yeni bir şeyler öğrenmeme lüksü… Tüm bunlar acaba sizin yeni bir arayışa
girmenize engel oluyor olabilir mi?

‘‘Bir dilenci otuz yıldır bir yol kenarında oturmaktadır. Bir
gün onun önünden bir yabancı geçer. Dilenci, eski şapkasını mekanik bir biçimde
ona da uzatarak, ‘’Allah rızası için bir sadaka’’ der. ‘’Benim sana verecek
hiçbir şeyim yok’’, der yabancı. Sonra, ‘’Sen neyin üzerinde oturuyorsun?’’
diye sorar. ‘’Hiçbir şey’’, diye yanıtlar dilenci. ‘’Sadece eski bir sandık.
Kendimi bildim bileli onun üzerinde oturuyorum’’. ‘’Onun içine hiç bakmadın
mı?’’ diye sorar yabancı. ‘’Hayır’’, der dilenci. ‘’Niye bakayım ki, onun
içinde hiçbir şey yok’’. ‘’Sen yine de bir bak’’, diye ısrar eder yabancı.
Dilenci yerinden kalkar ve biraz uğraştıktan sonra sandığın kapağını açmayı
başarır. Ve o an şaşkınlık ve sevinç içinde, sandığın altınla dolu olduğunu
görür.’’
Şimdi’nin Gücü / Eckhart Tolle – Akaşa
Yaşamınızda sizin için önemli gördüğünüz alanlara (aile,
kariyer, ekonomi, sağlık, spor, arkadaş, ..vs) ve o alanların sizin için önemli
alt detaylarına (iş için detay örneği; maaş, yan haklar, var olan
yetkinliklerinizi kabul, ..vs) kendi
sahip olduklarınız ile (tüm yetkinlikleriniz) tekrar gözden geçirirseniz,
tutkularınızı gerçekleştirmek üzere konforunuzu bozmaya ne kadar istekli
olursunuz?
Varsayalım ki, bir gün siz istemeden biri sizin konforunuzu
bozdu! Yeni oyun planınızı oluşturmak zorunda kalacağınız hiç aklınıza gelmiş
miydi?
Kemal Başaranoğlu
Profesyonel Koç
Turuncu Yeşil Koçluk
Etiketler: Akaşa, değişim, Dilenci, Eckhart Tolle, Ermiş & Gezgin, Halil Cibran, konfor alanı, Planlar, Şimdi'nin Gücü, Ulak Yayıncılık, Yaşam Alanları