Kendini SEV!

Her doğum dünyaya tertemiz bir beden getirmektedir. Üzerinde hiçbir düşünce, inanç, ahlaki değer ve kural taşımamaktadır. Özünde sevgi bulunmakta olup, bu sevgi de karşılıksızdır. Bir – iki yaşına kadar çocukların yaptıkları her şey karşılıksız ve içtendir. Siz ona kızsanız bile o size birkaç dakika içinde güler. Bu tıpkı elektronik cihazların fabrika ayalarına döndürüldüğünde aldığı hal gibidir. Çocuğun özü sevgidir.

“Dünyayı güzellik kurtaracak,
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” Ada / Zülfü Livaneli


Zaman içerisinde çocuk önce ailesinden, sonra ailesinin çevresinden, daha sonra kendi çevresinden, yani genişleyerek içinde bulunduğu toplumdan ve din(ler)den bir takım değer, inanç ve kuralları kendine yerleştirmeye başlar. Tüm bunlar üç-dört yaş civarında başlamaktadır ve artık karşılıklı beklentiler dolu bir yaşama geçişin göstergesidir. Yani sevilmek istiyorsa, öncelikle karşılığını verecek, o sevgiyi hak edecektir. Bu nedenle çocuk, “Anne bak yemeğimi yedim” dediğinde, “Aferin kızım, oğlum diyoruz”. Her bir aferin yeni bir beklentiyi beraberinde getiriyor ve bu beklentiler katlanarak artmaya başlıyor. Yaş ile sevgi arasında ters orantı olduğunu düşünüyorum. Yaş ne kadar küçükse o kadar kolay oluyor sevgiyi göstermek. Birbiri ile saç saça baş başa giren iki çocuğun 10 dakika sonra barışıp güle oynaya davranış sergilediğini görebilirsiniz. Ama aynı durumdaki hangi yetişkin bu şekilde davranabilir? Zira sevginin yerini kişisel hırslar ve egolar almıştır. Ego üste çıkmış, en büyük tatmin olmuştur.

Bu tatminle nereye kadar yol alınır?

Sevgiden uzaklaşma ile geçmişte öğrendiğimiz bir takım davranışlar doping etkisi şeklinde bize anlık mutluluk, tatmin ya da başarı verse bile, “doping bu sonuçta”, süresi geçince bizi eski ruhsal halimize döndürmektedir. Sürenin aylar ya da yıllar alması önemli değildir, özünde sevgiye dönüş kaçınılmazdır. Sevgiye ulaşamamak, hayatı korku dolu yaşamak demektir.

"Kimse görmeyi reddeden birisinden daha fazla kör olamaz. İşitmek istemeyen insandan daha sağırı yoktur. Anlamak istemeyen insandan daha çılgını bulunmaz.  Don Miguel Ruiz”

Hadi artık, açın gözlerinizi, kulaklarınızı ve kalbinizi! Artık içimizde var olan, unuttuğumuz o küçük çocuğu, “sevgiyi" hatırlama zamanıdır. Önceden öğretilenlerin aksine, hiçbir koşul olmaksızın kendinizi sevmekle işe başlayın. Bakın, kendinizden başlayarak her şey(i) nasıl hızla değiş(tir)ecek...

Kemal Başaranoğlu

kemal.basaranoglu@kemalbasaranoglu.com

Etiketler: , , , , , ,