Görerek, Duyarak, Dokunarak Yaşamak…

Ömer Hayyam’ın “Akılla Bir Konuşmam Oldu Dün Gece” başlıklı şiirinde bakın yaşamak nasıl ifade edilmiştir.

……………………….
Nedir; dedim bu yaşamak?  
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.  
……………………….


Bana göre yaşamak insanoğlunun bazen cennet bazen ise cehennem olan kendi iç dünyasıdır. Kişinin bu dünyada kendisi için oluşturduğu görüntüler, sesler ve duygular bütünüdür.

Bazısı için görüntüler vardır. Bir kısım yaşamı siyah-beyaz, soluk, iki boyutlu, durağan bir fotoğraf olarak görürken, diğer kısmı renkli, parlak, kontrastlı, üç boyutlu ve hareketli bir video olarak yaşar. Görsel kişilerdir bunlar ve bu kişilerde göz önemli bir duyu organıdır. Görsel hafızaları, örneğin bir yüzü bir defa gördüklerinde unutmamaları gibi, güçlüdür. Çok iyi gözlemcidirler ve her şeyleri (anlama, karar verme, tepki verme, ...) hızlıdır.  Fotoğraf ya da film oynatıcılarına benzerler. Bu kişiler yazarak, çizerek öğrenirler. Gelecekte yaşarlar. Hayal kurduklarında zihinlerinde görüntüler oluşturan güçlü hayalperestlerdir.

Bazısı için sesler vardır. Bunların bir kısmı yaşamı tek kulaktan, kesikli, monoton ve düşük bir ses olarak duyarken,  diğer kısmı, ritmik, her taraftan, sürekli,       çok sesli olarak ve yüksek seste yaşar. İşitsel kişilerdir bunlar ve beş duyu organında biri olan kulak bu kişilerde oldukça gelişmiştir. Bu kişileri ses kayıt cihazlarına benzetebilirsiniz. Duyduklarını seneler geçse dahi, ihtiyaç duyduklarında aynı ses ve tonda duyarlar. Ağır ve tepkisiz görünürler. Anlamsız bakışlar içinde dinleyen bu kişiler (hatta dinlemediğini düşündüğümüz) bir şeyleri dinleyerek öğrenebilirler. Bu kişilerin bakışları sizleri aldatmasın. Geçmişte yaşarlar. Hayal kurduklarında o hayalin bir sesi (özellikle de geçmişten gelen bir ses) ve/veya bir müziği vardır.

Bazısı için duygular vardır. Bu duygular bedenin bir yerinde, kendini bir şekle sokarak hissettirir. O nedenle derler ki; “İçimde bir şeyler kımıldıyor”, “İçime ılık bir ateş düştü”, “Boğazımda bir düğüm oluştu” ya da “Taş gibi oturdu yüreğime”, … Kinestetik kişilerdir bunlar ve bu kişilerde duygular ağır basar. Deli dolu olmakla beraber bir anları bir anlarına uymaz. Bir şeyleri deneyerek, uygulayarak en iyi öğrenirler. Bu kişiler yerlerinde durmaz/duramaz olarak tanımlanırlar. Bu kişileri hayalleri hareketli ve duygu yüklüdür.

Temsil sistemleri diye adlandırılan bu üç sistem, aslında kişinin yaşamak tanımını bize vermektedir.

Sürekli gelecekte yaşayan, hızlı kararlar alan ve uygulayan birini görürseniz, sakın ona ayağı yere basmayan, hayalci diye bakmayın. Onlar aslında geleceği oluşturan insanlardır.
Sürekli geçmişte yaşayan, ağır davranışlar sergileyen, iç sesleri olan kişilere karşı anlayışlı olun. Zira onların zihinleri sürekli bir takım öğütler ve emirler ile meşguldür. Bu kişiler aslında mevcut kuralları ve işleyişi en iyi şekilde devam ettiren kişilerdir.
Son olarak da, karşınızda ruh halleri sürekli değişen, iletişimsiz duramayan, yakınlaşan ve hatta sizlere elleri ile temas edenlere karşı bu kişilere dengesiz damgası vurmayınız. Bu kişilerin duygularına yönelerek, geleceği harekete geçirmeyi düşünün…

Hepimiz dış dünyayı görsel, işitsel ya da kinestetik olarak algılarız. Herkeste bu üç sistem bir arada bulunur. Kişiye göre bu sistemlerin baskınlığı değişmektedir. En iyisi diye bir durum yoktur. Bu üç temsil sistemini, ihtiyaca göre en dengeli kullanma davranış biçimini gerçekleştirebilenler istediklerine en kolay ulaşabilenlerdir. NLP ve Koçluk bu üç temsil sistemi ile hedefe ulaşmayı amaçlar.

Kemal Basaranoglu

kemal.basaraoglu@kemalbasaranoglu.com

Etiketler: , , , , ,