Yolunu Arayan Yolcu 3 - Değişim



Efendim, müsadenizle bugün hayatınıza göz geçirebilir miyiz?

Öncelikle sizlere hayatınızdaki önemli alanlardan, yaşam alanlarınızdan bahsetmek istiyorum. Yaşam alanı, sizlerin aslında hayatınızda yer alan ve sizler için önem taşıyan bölümlerdir. Yaşam alanlarına örnek vermek gerekirse;



Yukarıdaki tanımlar tamamen benim yaşam alanlarına bakışım.  Sizlerden ricam öncelikle elinize 2 adet boş A4 kağıdı alın ve bir sayfasına bu 8 yaşam alanı ve sizler için ne ifade ettiğini yazın. Şayet alanlar içinden alan çıkarmak(örnek: Aileyi 2’ye ayırmak; çekirdek aile, onun dışında ebeveyn’lerin oluşturduğu aile) ya da benim bunlardan başka şu yaşam alanım var demek isterseniz (ör: Spor) bunları da kendi yaşam alanınıza yerleştiriniz.
İkinci A4 kağıdına, kocaman yuvarlak bir pasta çizin ve bu pastayı tüm yaşam alanlarınızın bütünü olarak görün. Daha sonra bu pastayı yaşam alanlarınız kadar eşit bölüme ayırın (benim sizlere belirttiğim 8 dilimli bir pasta idi). Her dilimin büyüklüğünü sizin o yaşam alanınızdaki tatmin seviyesini gösterecek tarayın. Yani hayatınızdan dört dörtlük tatminkarsanız, o dilim pastanızda tam bir dilimi, 50% tatminkarsanız yarım dilimi temsil etsin.. Buna göre hayatınızın tatminini 10’un katları şeklinde çiziniz. En iç dilim %10'u en dışı ise %100'ü temsil etsin.

Ben size örnek olması için aşağıda bir pasta gösteriyorum . Alanların simetrik olması tamamen tesadüf.. :)



Kendi pastanızı çizdikten sonra ona şöyle bir göz atın… 


Yaşam alanlarımızın büyüklüğü, pastanızın tatlılığı ve çekiciliği ile aynı paralelliktedir. Size şimdi bir fırsat veriyorum. Bu pasta dilimlerinden doğru olanı seçip yediğinizde (ya da yaşam alanlarınızdan biri üzerinde olacak bir olumlu ilerlemede), diğer dilimlerin büyük çoğunluğu üzerinde etki ederek onları olduğundan daha büyük parçalara dönüştürecek  dersem (ya da diğer yaşam alanlarının geneline pozitif bir etki yaratacak), hangi parçanın tadına bakmak isterdiniz (hangi yaşam alanınızı seçerdiniz)?


Yolunu Arayan Yolcu İstemek ve Bireysel Farkındalık yazıları ile artık ne istediğinizi ve kendinizi tanımıştınız. Peki şimdi hayatınızda olumlu ilerlemeler için gereken aksiyonları almaya hazır mısınız?

Burada sizlere tekrar uzun uzun Richard Beckhard’ın Değişim formülünü anlatmayacağım
(hatırlamak için: http://kemalbasaranoglu.blogspot.com/2012/09/ey-degisim-soyle-fiyatn-ne.html).

Az önceki seçtiğiniz pasta diliminin lezzeti ile hayatınıza lezzet katmak istiyorsanız (*), öncelikle 
  1. Gerçekten o dilimin o şekilde olmasından rahatsızlık duymalısınız. Bu rahatsızlık öyle şiddetli olsun ki, onu diğerleri arasında seçtirsin. 
  2. Daha sonrasında ise o dilimden ne kadar yemeniz gerektiğini belirleyin: Belirleme kriterinizi, pastaya olan eğiliminiz, kilolarınız,..vs oluşturabilir 
  3. Son olarak ta, onu yemek için tabağınıza alın ve en az 2. adımda belirlediğiniz ölçüye ulaşana yiyin.

Hayatta seçemeyeceğiniz tek şey bana göre anne, baba ve kardeş(ler)inizdir.
Zira o konu sizin kontrolünüz altında değildir. 
Ama geri kalan her şeyi siz seçersiniz.

Siz hayat tarafından seçilenlerden misiniz? 
Yoksa siz hayatını seçenlerden misiniz?



Kemal Basaranoglu
kemal.basaranoglu@kemalbasaranoglu.com


(*) Bunu bir örnek ile açıklamak  istiyorum.
Problemli alanımızın Para / Ekonomi olduğunu varsayalım. Genelde herkes hayatında  para biriktiremediğinden yakınır. Kazandığı kişiye hiçbir zaman yetmez. Aşağıda, daha önceden  yazmaya başladığımı belirttiğim kitabımdan bir alıntıdır... 

“……
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, sistemin bizi sürekli bir koşuşturmaca, telaşe içinde yaşattığından şikayetçiyiz. Çevremizden sürekli uyaranlar alıyoruz. İzlediğimiz bir filmden, okuduğumuz bir kitaptan, dinlediğimiz bir parçadan, yan masada çalışan arkadaşımızdan, sokaktaki her bir insandan... Ve bir şekilde bu uyaranlara karşı bir şeyler yapmamız gerektiğine inanıyoruz. Ne mi yapıyoruz? 

Hepimizin cebinde akıllı telefonlar var değil mi? Hem de en yenilerinden. Kıyafetlerimiz de X-Y-Z markalarından... Eskiden hatırlarım pazardan alınırdı bir çok sey, bunlara kıyafette dahil. Hala  var mıdır bilmem; İstanbul Fatih’teki, Bakırköy’deki, Bahçelievler’deki, ve diğer birçok yerdeki, bu şekildeki pazarlarımız? Hani o büyük alışveriş merkezlerinin hayatımıza girmediği zamanlar. Hani o Türkiye’de henüz bırakın marka kot pantolonları, kot pantolonun olmadığı zamanlar.. Ve tüm  bunlar yokken tanıdığınız bildiğimiz bugünün o meşhur markalarını satan pazarlarımız(kaçaktılar kabul ediyorum). O zaman biz bunları marka olarak tanımadan giymiştik. Bizim için önemli olan sadece renkleri, dokusu ve güzel görüntüsü idi….

Bugün iddia ediyorum, hayatımızı yine biz karmaşıklaştırıyoruz. Bizler gösteriş meraklısıyız. Bir Avrupalı yazın gezdiği ülkeleri anlatırken, biz daha çok evimizde sahip olduğumuz son model TV’den, perdelerimizden, salon takımımızdan bahsederiz. Hem bizim evlerimiz de onların evleri gibi 1+1 değil. En az 3+1 ‘lik yaşamlarımız ve bunun yanında da yazlıklarımız var…”


yorumu size bırakıyorum….